DOĞANŞAR
Doğanşar’ın Türklerin eline geçmesi 1071’den sonraya rastlamaktadır. Danişmendlerin Anadolu Selçukluları’nın, Eretna ve Kadı Burhaneddin Devleti sınırları içinde kalan ilçe, 1398 yılında Osmanlı İmparatorluğu’na katılmıştır. 1953‘te belediye, 1990 yılında da ilçe konumuna kavuşmuştur.
“Doğanşar” Adının Kaynağı
Sivas’ın kuzeydoğusunda Kelkit Çayı vadisinin güneyinde ormanlarla kaplı yüksek dağların bulunduğu ve ulaşımı akarsu vadilerinden yapılan dışarı kapalı bu bölge, eski kaynaklarda “Kaşka Ülkesi” olarak geçer. Antik adı Hypsele’dir. Bir Bizans sikkesi üzerinde adı İmsile olarak geçmektedir. 1940’da İpsile adı Tozanlı olarak değiştirilse de bu yeni ad kullanılmamıştır.
Geçmişte, Karadeniz’e özgü, ahşap mimariye sahip evleriyle, ormanlar arasında şirin bir belde olan Doğanşar tarihi eser bakımından çok zengin değildir. Ancak doğasında gezip görülecek çok sayıda güzellik bulmak mümkündür. Dağlık bir arazı yapısının egemen olduğu ilçede yaylalar büyük bir alanı kaplamaktadır. Bitki örtüsü Sivas ve çevresine göre daha zengindir. Kayın, köknar, sarıçam ormanları bu bakımdan en önemli özelliğini oluşturur. Geniş ormanların arasında irili ufaklı birçok göl vardır. Bunların arasında Dipsiz Göl ve Sülük Göl özellikle görülmeye değerdir.
Yeniden Kızılırmak’ın bir yay oluşturduğu bölgeye, Yukarı Kızılırmak bölgesine dönüyoruz. Kuzeyden, Tekeli ve Dumanlı dağlarının eteklerinden güneybatıya doğru ilerleyeceğimiz için çam, kayın, meşe, ormanları ve ceviz, yaban yemişleri gibi ağaç topluluklarının ve yöreye uygun öteki bitkilerden oluşan güçlü bir yeşil örtünün içinden geçeceğiz. Güneye yaklaştıkça, Koru Çayı ve Acısu’yla birleşerek güçlenen Kızılırmak daha da görkemli görünmektedir.